Kendimizi yenlemek, yeni bir şeyler düşünmek ve dile getirmek; varoluşsal, yaşam mücadelemizi anlamlı kılan ve yaşam kalitesini artıran bir değişim ve dönüşümü yaparak medeniyetimizin, insanlık bakiyesini yeni bir tecrübeyle sunmak ve yüce kitabımızın ışığında hayatımızı sürdürmek; etkisini yitirdiğimiz dini söylem ve eylemlerimize yeniden hayat kazandırmaktır. Lakin kendimizi yenilemek, Yüce yaratıcının vurguladığı fiziksel ve zihinsel arınmayı yapmak, kirlenmiş fikirleri, ideolojileri, kullanılmayan bilgileri hayatımızdan resetlemek ve hayat hikayemizin senaryosunu yeniden yazmaktır. Sorumlulukta kendi payımıza düşeni yapmak, başkalarını sürekli suçlama hastalığından kurtulmaktır. Yeni yaşamlara yelken açmak , sosyal, siyasal ve kültürel hayatımızda devrimler ve değişimler yaparak sosyal çürümenin önüne geçmektir. Toplumsal değişim ve dönüşümü İlahi irade doğrultusunda yeniden kurmak için yolculuğumuzu başlatmak ve yanlış tevekkül anlayışlarından kurtularak “başa gelen çekilir” ve “İnşallah düzelir” temenilerine sığınmayarak; çabamızı ortaya koymak, İnisiyatif almamız ve çıkış yolunu bulmaktır.
Kendimizi yenilemek, toplumsal kriz ve bunalımları aşmak; çağa, çağın diliyle meydan okumak, hayatımızın her alanında açılım yapmak ve yaşamımızı kuşatan tüm zincirleri kırmaktır. Moralimizi bozan ve Müslümanlar için oluşturulan olumsuz algıları kırmaktır. Hz.Ali’nin dediği gibi : “Sen hakikatı kişilerle tanıma, kişileri hakikat ile tanı, önce hakkı bil sonra hak ehlini” felsefesinden haraketle yobazlıktan, değişime kapalılıktan, gerçeği gizlemekten, her türlü sömürü düzenlerden kurtulmaktır. Din ve ideoloji istismarcılığı yapan ahlaksızıklardan, değerlerimizi aşındıran ve ölçüsüz hoyratça istismar aracı olarak kullanan, hayatı çoraklaştıran ve insan hayatını değersizleştirenlerden kurtulmaktır. Bunun için insanlarımızın haklı serzenişlerine kulak tıkayamayız ve toplumsal haraketlilik ve değişimleri göz ardı edemeyiz. Toplumsal çilelerin ve sevinçlerin paydaşı ve paylaşanı olmak zorundayız.
Toplumsal STK’larımız (siyasi partiler, vakıflar, cemaatler, dernekler …) ve aileler kendilerini yeni çağa göre durumlarını gözden geçirmek zorundalar.Yanlış anlayış ve toplum yararına olmayan, tatmin etmeyen faaliyetlerden ve eylemlerden el çekmelidirler. Toplumsal krizlerin, sorunların ve taleplerin çözümü konusunda nesne değil, özne olmaları gerekiyor. Kendi bunalımını yaşayan Müslümanların sorunlarını masaya yatırıp ertelememeleri ve örselenmemeleri gerekiyor. Deizme ve ateizme kaçan gençlerin itirazları ve protestoları iyi analiz edilip; mutlu olacakları hayat felsefesi, kendilerine dayatılan din anlayışını ve ideolojileri yeniden okumak ve yorumlamak gerekir. Mesele sadece din öğretmek değil, asıl önemli olan nasıl bir din ve nasıl bir insan olmamız gerektiği öğretisi yaptığımız önemlidir. Gençlik,nesneleşen ve kendi hayatlarına dokunulmayan, özneleştirmeyen; akla, bilime ve hakikate dayanmayan yapılardan uzak durarak kendilerini değerli kılma arayışı; toleransın, karşılıklı saygı ve sevginin hayat bulduğu yapıların kucağına atmaktadır.
Toplumsal değişimde etkin rol oynayan ve sivil toplum katmanlarını yönlendiren ve doğrudan etkileyen siyaset etme arenasında fikri ve siyasi açılım yapılmalıdır. Çatışma alanları açarak toplumu geren, holiganlaştıran ve hizipleştiren toplum mühendislerine geçit verilmemelidir. Sermayesi kutuplaştırma ve dayatma ideolojileri olan kıt anlayışlı siyasi figüranlara dur demek gerekir. Toplumda zihnen, fikren, sosyal, kültürel, iktisadi ve ahlaken üretemeyen ve siyaseten açılım yapamayanlar; siyasetin kurnazlıkları ile varolmaya çalışmaktadırlar. Oysa siyaset, insanlarla olumlu anlamda uğraşma ve katkı sunma sanatıdır. Yani insanları köreltme, kirli emellerine alet etme ve rant için araçsallaştırma değil; yeniden diriltme, yeni ufuklar açma, yeni şeyler düşünme, yeni umutlar ve yeni güvenceler sunma, zamanın ruhunu iyi okuma ve çözüm üretme gayretidir.
Sözlerin, kelime ve kavramların etkinliğini kaybettiği bir zaman diliminden geçiyoruz. yaşamımızla, duruşumuz ve icraatlarımızla insanlarımızın hayatına dokunacak projeler ve çözümler üretmemiz gerekir. Bunun için psikolojik travma ve bunalım yaşayan birey ve toplumumuzun rehabilite ve terapisi için yeni söylem ve eylemleri boğan ve toplumun açılımına barikat olanlarla mücadele etmeliyiz. Çünkü dinimiz varolanı muhafaza etmekten çok inşayı, terakkiyi ve çabayı önemsemektedir. Dayatmalar ve empozelerle nefes almamızı zorlaştıran ve gelecekle ilgili tasavvur ve idrakimize çelme takanlara, takoz olanlara asla prim vermemezi emreder. Bu nedenle “zihnimiz bir paraşüte benzer”; zihnimizi paraşüt gibi açmak ve aklımızı kullanmak zorundayız. Bu da Toplumsal değişim ve inşa için, topluma musallat olmuş, miadını doldurmuş, gelişmeye engel ,insanları körelten, hipnoze eden tüm kişi ve yapılardan kurtulmakla mümkündür.
Kısacası yeni bir misyon ve yeni bir vizyon ile dünyayı imar ve ıslah etmeliyiz. Çabamızın temel hedefi adil ve barışçıl bir dünya kurmak ve birlikte mutlu bir yaşam sürmektir. Bunun için toplumun talep ve beklentilerini karşılayacak iradeyi ortaya koymak ve dar gelen gömleği değiştirmeliyiz. Toplumsal sorunlara çekap yapmak, teşhis ve tedavisine çözüm aramak öncelliğimiz olmalıdır. Bir üstadın dediği gibi: “Ya birlikte mümkün yeni bir dünyaya ruh vereceğiz ya da tarihin birbirini yok etmeye ayarladığı bir ruhla yokluğa sürükleneceğiz.” Bu nedenle kendimizi her an yenileyen ruh ve eylemin içinde bulmalıyız.
İsmet TANRIVERDİ
Eğitimci